|
|
|
Mahkeme kadıya mülk değil.
Hiçbir kimse, hizmet için bulunduğu
kamuya ait bir makam ya da mevkide ömrünün sonuna kadar kalamaz. Ayrıca o yeri
kendi malı ve mülküymüş gibi de kullanamaz. Gün gelir, onu o yere getirenler onu
oradan alır, yerine bir başkasını getirebilirler. Bu sebeple geçici de olsa
devlete ait olan yerleri işgal edenler, o yerlerde yetkilerini yanlış yolda
kullanmamalıdırlar.
Mal bulunur, can bulunmaz.
Mal ve mülk
kazanmakla elde edilir. Bugün kaybeden, yarın
gayretli çalışması sonucu yine bulabilir. Ama can öyle mi ya? Canını kaybeden
onu bir daha elde edemez. Bu bakımdan insan canının kıymetini bilmeli, onu
tehlikeye atmamalı. Unutmamalıdır ki, ancak sağlığı yerinde olan insan mal
kazanabilir.
Mal canın yongasıdır.
İnsan, malına gelen
zarardan, canına gelmişçesine acı duyar. Çünkü onu kazanırken çok uğraşmış,
canını dişine takmış, didinip durmuş ve mal sanki onun bir organı gibi
olmuştur.
Mart kapıdan baktırır, kazma-kürek yaktırır.
Mart ayı
şiddetli soğukların olduğu bir aydır. Zaman zaman güneş görünse ve havalar
ısınıyor gibi olsa da soğuklar şiddetini azaltmaz. Çoklukla bugünlerde yakacak
tükenir, insanlar zor durumda kalırlar, evde bulunan kazma-kürek saplarını bile
yakmak zorunda kalırlar.
Mart`ta yağmaz, Nisan`da dinmezse sabanlar
altın olur.
Mart ayı oldukça soğuk bir aydır. Bu ayda yağmurun yağması
ürün için iyi değildir. Nisan ise havaların ısınmaya başladığı bir aydır. Bu
ayda yağacak yağmur, hem de çok yağacak yağmur ürün için oldukça faydalıdır,
verimi artırır ve çiftçiyi son derece memnun eder.
Maşa varken elini
ateşe sokma.
1. Bir işten gelebilecek zarardan kendini koruyacak bir yol
vardır, o yolu tut. Kendini zarardan koruduğun gibi rahat da edersin. 2.
Yaptırabileceğin biri varken tehlikeli bir işe kendin girme.
Mayasız
yoğurt çalınmaz (tutmaz).
Bir işin başarıyla yürütülebilmesi, bir işten
verim alınabilmesi için uygun bir ortama, gerekli araç-gerece, az da olsa bir
sermayeye ihtiyaç vardır.
Mazlumun âhı, indirir şahı (yerde
kalmaz).
Bk. "Kimsenin âhı kimsede kalmaz."
Merhametten maraz
doğar.
Bir kimsenin karşılaştığı kötü durum
karşısında üzüntü duyar ve o kişiye yardımda bulunur, iyilik ederiz. Ne var ki,
kimileri kendisine gösterilen bu yakın ilgiyi kötüye kullanır ve başımızı derde
sokar.
Mermer iyi taştan, iyilik iki baştan.
Bk. "İyilik
iki baştan olur."
Mescide gerek olan meyhaneye haramdır.
Her
özellikli şeyin gerekli olduğu bir yer vardır. Onun dışında başka bir yerde
kullanılamaz. Kullanılırsa son derece zararlı olur. İçki Müslüman`a haramdır,
dolayısıyla içemez ve bulunduramaz. Domuz eti Hıristiyanların sofrasına
konabilir ama Müslümanların sofrasına sokulamaz. Aksi takdirde Müslümanlığın
özüne zarar verilmiş olur.
Meyveli ağacı taşlarlar.
Öyle
sıradan kimselerle pek uğraşan olmaz. Ama toplumda bir konum edinmiş, bilgili,
becerikli ve başarılı kimse kolayca hedef olur; hücumlara maruz kalır. Çünkü
onun toplumdaki konumu kimilerinin kıskançlık duygularının kabarmasına yol
açar.
Mızrak çuvala sığmaz (girmez).
Herkesin gözü önünde
duran, apaçık bilinen gerçeklerin gizli tutulması, örtbas edilerek yokmuş gibi
gösterilmesi imkânsızdır.
Minareyi çalan kılıfını
hazırlar.
Kolay kolay saklanamayacak kadar büyük bir yolsuzluk yapan
kimse, sorumluluktan kurtulma yollarını iyiden iyiye düşünür ve ortaya çıkmasını
önleyecek tedbirleri önceden alır.
Mirî malı balık kılçığıdır,
yutulmaz.
Devletin malını mülkünü kendisine mal etmek son derece zor ve
tehlikelidir. Böyle bir teşebbüste bulunsa da rahatça kullanamaz, günün birinde
er veya geç bunun hesabı kendisinden sorulur.
Misafir kısmeti ile
gelir.
Geleneklerimiz ve dinimiz olan İslâm, yoldan gelene, yolcuya,
konuğa gerekli ilgiyi göstermeyi ve ikramda bulunmayı emreder. Bu bakımdan
evimizi konuğa açmalı, onu başımıza gelmiş bir külfet gibi görmemeliyiz. Eğer
dinimizin buyurduğu gibi davranırsak misafiri ağırlamakta güçlük çekmeyiz,
evimize bereket dolar. Çünkü ikram edene, sakınmadan verene, Yüce Allah misliyle verir.
Dolayısıyla misafir kısmetini de getirmiş olur.
Misafir on kısmetle
gelir; birini yer dokuzunu bırakır.
Bk. "Misafir kısmeti ile
gelir."
Misafir umduğunu değil, bulduğunu yer.
Bir yere konuk
olan, ev sahibinin kendisine özel olarak yapılmış çok güzel şeyler ikram
edeceğini düşünebilir. Ancak umduğuna kavuşamaz; çünkü ev sahibi, evde ne varsa
onu ikram eder. Bu bakımdan özel yiyeceklerle ağırlanacağını
düşünmemelidir.
Misafir üç gün misafirdir.
Geleneğimiz
bir yerde haddinden fazla kalınmasını ve ev sahibine fazla sıkıntı verilmesini
hoş görmez. Konuğun bir evde kalmasını üç günle sınırlar. Üç günden fazlası ev
sahibini sıkıntıya soktuğu gibi, misafiri de zor durumda bırakır. Bu bakımdan,
konuk, ev sahibinin durumunu anlamak ve üç günden sonra o yerden ayrılıp ev
sahibini rahatlatmalıdır. Unutulmamalı ki suratlarının asılmasına sebep
olduğumuz insanların yanına bir daha zor gideriz.
Muhabbet iki
baştan.
Bk. "İyilik iki baştan olur."
Mum dibine ışık
vermez.
Konumu ve yapısı gereği etrafına ışık saçan mum, kendi dibini
aydınlatamaz. Güçlü kişiler de uzaktakileri kollayıp kayırdıkları ve çokça
yardım yaptıkları gibi kendi yakınlarına o kadar fayda sağlayamazlar. Çünkü
onlar her şeyden önce çıkarlarını düşünen insanlar olmaktan
uzaktırlar.
Mühür kimde ise Süleyman odur.
Hz.
Süleyman`ın peygamber ve hükümdar olduğunu belirten bir mührü vardı. Bu yetki
gücünün işareti olarak görülmüş, burdan hareketle söze şu anlam verilmiştir: Bir işte yetki kimde ise
kuvvet ondadır, onun buyrukları geçer.
Mürüvvete endaze
olmaz.
Yiğit, mert, iyiliksever, cömert olmanın ne ölçüsü, ne de sınırı
vardır. Kişi bu hasletlerini olabildiğince geniş ve sınırsız tutabilir; tuttuğu
oranda da kendini değerli, eşsiz bir insan yapar