Kaçan balık büyük olur. Çok önemsiz, çok küçük de olsa, her nedense
elden kaçırılan fırsat ah vah edilerek gözde
büyütülür.
Kaçanın anası ağlamamış. Karşı koyamayacağı bir
tehlikeden ve saldırıdan kaçan kişi kazançlı çıkar. Ayrıca yakınlarının
üzülmesine yol açacak bir olaya da fırsat vermemiş
olur.
Kalaylı bakır küflenmez. Saf, temiz, dürüst ve
namuslu kimseye kimse kara çalamaz; onun şahsiyetine kimse leke
süremez.
Kalıp kıyafetle adam, adam olmaz. Ne kadar güçlü,
gösterişli, sağlıklı bir vücuda sahip olursa olsun; bu vücudu ne kadar iyi,
güzel ve çekici giyim, kuşamla donatırsa donatsın, bütün bunlar kişiyi değerli
kılmaz. Kişiyi değerli kılan güzel ahlâkı, becerisi, üretkenliği, bilgisi ve
çalışkanlığıdır.
Kalp kalbe karşıdır. Sevgi karşılıklıdır.
Birinin hissettiğini diğeri de hisseder, birinin düşündüğünü diğeri de düşünür.
Zevk, alışkanlık, arzu ve isteklerde de birlik mevcuttur.
Kanaat gibi
devlet olmaz. Elindekinden hoşnut olan, onu yeter bulan, fazlasını
istemeyen, ihtiras beslemeyen kişi kolay doyuma ulaşır ve mutlu olur. Bundan
ötürü de kolay kolay yokluk çekmez, sıkıntıya düşmez.
Kanatsız kuş
uçmaz (olmaz). Gerekli şartları sağlanmayan, araç ve gereci temin edilmeyen, kimi dayanaklardan
yoksun bırakılan iş ya da insandan başarı beklenemez.
Kanı kanla
yumazlar, kanı su ile yurlar. Bir kötülük, kötülük yapılarak
düzeltilemez; hatta böyle bir karşılıkta bulunmak işi daha da vahim hâle sokar,
içinden çıkılmaz yapar. Kötülük ancak iyilik yapılarak ortadan
kaldırılabilir.
Kara haber tez duyulur. Ölüm veya felâket
haberi, kötü haber çabuk duyulur; ağızdan ağıza geçerek hızla yayılır. Karaya
sabun, deliye öğüt neylesin. Esası, özü bozuk olan şeyi düzeltmek hemen hemen
imkânsızdır. İnsanlar için de durum aynıdır. Kimi akılsız, anlayışsız, yoldan
çıkmış kimseleri de doğru yola getirmek mümkün değildir.
Kardeş
kardeşi atmış, yar başında tutmuş. Kardeşler ne kadar geçimsiz, anlaşmaz,
kavgalı, dargın olurlarsa olsunlar yine de kötü bir durumda birbirlerine yardım
ederler. Çünkü onları birbirine bağlayan bir kan bağı vardır
ortada.
Kardeş kardeşi bıçaklamış, dönmüş yine kucaklamış. Bk.
"Kardeş, kardeşi atmış, yar başında tutmuş."
Karga, kekliği taklit
edeyim demiş; kendi yürüyüşünü şaşırmış. İnsanlar yetiştikleri çevrenin
eğitimini alırlar. Bu bakımdan görgüleri, beceri ve bilgileri, davranışları, yol
ve yöntemleri birbirinden farklıdır. Buna rağmen kimi kişiler özenti hastalığına
yakalanırlar ve onu bunu taklit etmeye başlarlar. Ancak bunu beceremezler, bunu
beceremedikleri gibi tabiî davranışlarını da yitirir, gülünç duruma
düşerler.
Karga yavrusuna bakmış, "benim ak-pak evlâdım"
demiş. Yaptığı iş ne kadar kusurlu, çocuğu ne kadar çirkin olursa olsun,
kişiye bunlar iyi ve güzel görünür. Başkalarının bu konuda ne diyeceği o kadar
önemli değildir.
Kartala bir ok değmiş, o da kendi
yeleğinden. Kişi, hayatta karşılaşacağı en büyük kötülüğü çoklukla en
yakınlarından görür.
Kâr, zararın kardeşidir
(ortağıdır). Ticarette sadece kâr etmek düşünülemez, zarar da edilebilir. Ticarete atılan
kimse bunu göze almalı, alış verişe öyle girmelidir.
Katıra "baban
kim?" demişler, "dayım attır" demiş. Kişi kusurlu yanının açığa çıkmasını
istemez, bunu gizlemeye çalışır. Sadece iyi yanıyla görünmeye ve övünmeye gayret
eder.
Kaynayan kazan kapak tutmaz. İçin için gelişen olaylar
veya duygular bir yerde patlak verir, önüne geçilemez, kolay kolay
yatıştırılamaz.
Kaza geliyorum demez. Can veya mal kaybına
sebep olan kötü olayın ne zaman olacağını kestirmek mümkün değildir. Bu bakımdan
önceden kimi tedbir alınmalı, ansızın ortaya çıkacak kazaya karşı hazırlık
yapılmalıdır.
Kazanmayanın kazanı kaynamaz. Yiyip içmek,
geçimini temin etmek isteyen insan çalışıp kazanç sağlamak zorundadır. Kazancı
olmayan insanın geçinmesi mümkün değildir.
Kaz gelen yerden tavuk
esirgenmez. Büyük çıkarlar beklenen yer için küçük fedakârlıklar
yapılmalı, kimi sıkıntılara girilmeli ve bundan
kaçınılmamalıdır.
Kazma elin kuyusunu, kazarlar kuyunu. Sen
başkasına kötülük yaparsan, o da sana kötülük yapacaktır. Her şeyin bir
karşılığı vardır. Unutma ki, her ne edersen onun karşılığını
alırsın.
Keçi can derdinde, kasap yağ derdinde. Kötü bir duruma
düşmüş, büyük zarara uğramış kimi kimseler acı içinde kıvranırken, kimileri de
küçük yararlarını düşünürler ve hiç umursamadan bu durumdan istifade etmeye
çalışırlar.
Keçi nereye çıkarsa oğlağı da oraya çıkar. Küçükler
daima büyüklerini taklit ederler, örnek alırlar. Anne_baba ne yaparsa çocuk da
onu yapar; hangi yola giderse çocuk da o yola gider.
Keçiyi yardan
uçuran bir tutam ottur. Açgözlü, gözü doymaz, hırslı insanlar küçük bir
çıkar için bütün varlığını tehlikeye atar.
Kedinin boynuna ciğer
asılmaz. Kendisine güvenilmeyecek birine bir şey bırakmak, emanet etmek
doğru değildir. Yoksa o şey ya zarar görür, ya da yok olur.
Kedi
uzanamadığı (yetişemediği) ciğere pis (murdar) der. Kimileri, çok
istedikleri hâlde elde edemedikleri şeyi hor göstermeye kalkışırlar; beğenmiyor
görünürler. Böyle davranmakla asıl yapmak istedikleri şey, kendi
çaresizliklerinin ortaya koyduğu açığı kapatmaya çalışmaktır.
Kele,
köseden yardım gelmez. Yardıma muhtaç olan kişi, ihtiyaç duyduğu şey
konusunda kendi dururken başkasına yardım edemez. Kendi derdine çare bulamamış,
kendi işini halledememiş ki, başkasına nasıl yardım etsin?
Kelin ilâcı
olsa başına sürer. Bk. "Kele, köseden yardım gelmez."
Kel ölür
sırma saçlı olur, kör ölür badem gözlü olur. Önce değersiz bulunan,
beğenilmeyen bir kimse, küçük bir şey veya bir fırsat elimizden çıkıp yok olunca
birden kıymet kazanır; çok önemli ve iyi gibi görülür.
Kem göz, kalp
akçe sahibinindir. Kötü sözü kimse kabul etmediği gibi, sahte parayı da kimse
kabul etmez. Kötü söz söyleyenin, geçmeyen para da onu
kullananındır.
Kendi düşen ağlamaz. Girdiği bir işte
kendi zararına kendi sebep olan bir kimsenin yakınmaya hakkı yoktur. Çünkü
bildiğini okumuş, istediği gibi davranmış, kimseyi dinlememiştir. O hâlde kötü
sonuca da katlanmalıdır.
Kesilen baş yerine konmaz. Bir iş
yapıldıktan sonra eski durumuna getirilemez. Bu bakımdan bir işe girişmeden, bir
davranışta bulunmadan önce, işin nasıl sonuçlanıp sonuçlanmayacağını iyi
hesapla; pişman olup olmayacağını iyi düşün taşın ve ondan sonra harekete geçip
geçmeme konusunda karar ver.
Keskin sirke küpüne (kabına) zarar
verir. Öfkeli, sert, sinirli kimsenin zararı kendisinedir. Kendini
yıprattığı, sağlığına zarar verdiği, toplum içinde saygınlığını yitirdiği gibi
işlerini de bozup alt üst eder.
Kılavuzu karga olanın burnu boktan
kurtulmaz. Kişi öncelikle kime danışacağını, kimin peşinden gideceğini
iyi bilmelidir. Çünkü seçtiği kişi kötü, işe yaramaz biri olabilir ve onun
başını belâya sokabilir.
Kılıç kınını kesmez. Ne kadar sert ve
öfkeli olursa olsun hiçbir kişi yanındakilere, yakınlarına zarar
vermez.
Kır atın yanında duran ya huyundan ya suyundan. Kişi,
kiminle arkadaşlık ederse, ondan etkilenir; onun alışkanlıklarına, düşüncelerine
eğilim duyar; huyunu, gidişini kapar.
Kırkından sonra azanı teneşir
paklar. Yaşlandıktan sonra yaşına uymayan davranışlarda bulunan, ahlâksız
bir yola sapan, kötü işlere bulaşan insanları doğru yola getirmek çok zordur. Bu
gibi kimselerin sonu da iyi değildir.
Kırk yıllık Kâni, olur mu
Yani. İyi alışkanlıklar edinmiş ve bunu uzun yıllar sürdürmüş kişi, kolay
kolay bu yapısından vazgeçip de kötülük edemez.
Kısmetinde ne varsa
kaşığına o çıkar. Kişi ne kadar çalışırsa çalışsın, çabalarsa çabalasın
alın yazısındaki şeye ulaşır. Yüce Allah, ona ne nasip etmişse
ancak ona kavuşur; bu az da olur, çok da.
Kızı gönlüne (keyfine)
bırakırsan ya davulcuya varır, ya zurnacıya. Evlenme çağındaki kızı
büyükleri uyarmazlarsa uygun olmayan birisiyle evlenir. Çünkü yaşı gereği hem
tecrübesiz, hem de eğlenceye düşkün olur ve ileriyi göremez. Bu bakımdan anne
baba tarafından denetlenmeli, uyarılmalıdır.
Kızını dövmeyen, dizini
döver. Kızını, çocuğunu daha küçük yaşta eğitme yoluna gitmeyen, terbiye
kurallarını öğretmeyen, gerekirse dövmeyen ileride çok pişman olur; ancak iş
işten geçmiştir.
Kimi köprü bulamaz geçmeye, kimi su bulamaz
içmeye. Hayat sıkıntılarla, çelişkilerle doludur. Buna bir de insanların
nasipleri arasındaki tutarsızlıklar eklenince hayat daha da çekilmez olur.
Kimileri bolca bulurken, kimileri hiç bulamaz. Bu da toplumu kargaşaya sürükler.
Gerekli olan şey dengeyi sağlamaktır.
Kiminin parası, kiminin duası. Öyle işler
vardır ki, kiminden para, kiminden de dua alınarak yürütülür. Bu dünyada para kadar dua da önemlidir. Canı
gönülden yapılan duanın önemi büyüktür.
Kimse ayranım (yoğurdum) ekşi demez. Herkes sattığı malı; kendi
işini, tutumunu ve davranışını över. Kendine yönelik eleştiriler yapılsa da
aldırmaz, kusur kabul etmez, o methe devam eder.
Kimseden kimseye
hayır yok (gelmez). İnsan, yapacağı işte başkasının yardımına güvenirse,
hayal kırıklığına uğrar. Bu bakımdan bir işe girerken kendine dayanmalı, kendi
gücüne güvenmelidir.
Kimsenin âhı kimsede kalmaz. Güçlü bir
kimsenin dine, yasaya veya vicdana aykırı olarak başkasını uğrattığı kötü durum,
kıyım, acımasızlık, haksızlık ve cefa asla karşılıksız kalmaz. Zalimler, er veya
geç zulme uğrayanların âhını, bedduasını alırlar ve perişan olurlar.
Koça
boynuzu yük değil. 1. Kişiye kendisinin ve yakınlarının işini görmek ağır
gelmez. 2. Kişi, kendini savunacak araç-gerecini, güvenlik sistemlerini
taşımaktan ve kullanmaktan geri durmaz, bunlar ona yük değildir.
Komşu
komşunun külüne muhtaçtır. Hayat şartları insanları bir arada yaşamaya
zorunlu kılmıştır. Bir arada yaşama sosyal hayatı, sosyal hayat da karşılıklı
olarak yardımlaşmayı beraberinde getirmiştir. Dolayısıyla insan her meselesini
tek başına halledemez olmuş, yakınındakine başvurmak zorunda kalmıştır. Bu
bakımdan komşular birbirlerine en küçük şey için bile muhtaçtırlar. Çünkü en
önemsiz şeyin yokluğu, büyük bir işin aksamasına yol
açabilir.
Komşunun tavuğu komşuya kaz görünür. Başka bir
kimsenin malı, kişiye olduğundan daha değerli görünür. Çünkü insan nefsi doymak
bilmez, başkasının elindekine imrenir. Hele insanlar birbirlerini çekemiyorlarsa
birinin elindeki mal, diğerini sürekli rahatsız eder.
Kork Allah`tan
korkmayandan. Allah korkusu, öte dünyaya
inanan insanları pek çok kötülükten uzak tutar. Çünkü yaptığı kötülüklerin
cezasız kalmayacağını bilir ve kolay kolay kötülük yapamaz. Ama insan yüreğinden
Allah korkusunu söküp attı mı,
şeytanla baş başa kaldı demektir. Artık onun düşünemeyeceği kötülük yoktur, her
türlü fenalığı eline fırsat geçti mi kolaylıkla yapar. Bu bakımdan böylelerinden
çekinmek, uzak durmak, kendini korumak gereklidir.
Korku dağları
bekletir. 1. Korku varlığını her yerde duyurur. Yapacağı işe karşı
verilecek cezadan korkan kimse o işi yapmaktan çekinir. 2. Cezadan veya zulümden
kaçan dağlara kaçar, gizlenir, zor da olsa orada yaşamaya
çalışır.
Korkulu rüya (düş) görmektense uyanık yatmak yeğdir
(hayırlıdır). Tehlikeli bir işe girişmektense o işin sağlayacağı
kazançtan vazgeçmek daha iyidir. Çünkü sonu pek iyi görülmeyen, her gün ha
battım ha batacağım korkusu veren işten insana pek hayır
gelmez.
Korkunun ecele faydası yoktur. Kişi korkmakla kendisine
gelecek bir kötülüğü önleyemez. Bu sebeple korkuyu sürdürmek yerine gelecek
tehlikelere karşı önlem alma yoluna gitmek gereklidir. Çünkü gelecek olan
gelecek, olacak olan olacaktır. Üzüntü, korku ise bunu
önleyemeyecektir.
Koyunun bulunmadığı yerde keçiye Abdurrahman
Çelebi derler. İstenilen nitelikteki şey bulunamayınca onun daha düşük
nitelikte olanına da razı olunur. Çünkü bir ihtiyaca, kalitesi düşük de olsa
cevap verecektir. şiir edebiyat Öğretmenler Günlük ve Yıllık
Planlar Öğretmenler Forumu Edebiyat Forumu Sohbet Gazeteler
video dershane öss soruları kpss soruları oks soruları rüya videolar
edebiyat rüya tabirleri Belirli Gün ve Haftalar Şarkı sözleri Eğitim Haberleri
şarkı sözleri matematik
Köpeğe gem vurma
kendisini at sanır. Hiçbir değeri olmadığı hâlde kendisine değer verilen,
lâyık olmadığı hâlde bir makama getirilen kişi, kendisini gerçekten kıymetli
sanıp buna da inanmaya başlar.
Köpek ekmek veren kapıyı
tanır. Şurası unutulmamalıdır ki, köpek bile kendisini besleyen yeri
bilir; o yerin insanına karşı bunu iyi davranışlarıyla belli eder. O hâlde insan
bunu görmeli ve bunun çok ötesinde olmalıdır. Kendisine iyilik eden, yardımcı
olan kimselere karşı gerekli saygıyı göstermeli, nankörlük etmemeli ve kendisine
uzanan şefkatli elleri unutmamalıdır.
Köpek sahibini
ısırmaz. Köpek bile kendisini besleyen, kendisini koruyan sahibine
saygılı davranır. Peki, kişi ne kadar kötü olursa olsun iyilik gördüğü, geçimini
sağladığı yere nasıl kötülük edecektir? O da nankörce davranıp zarar
veremez.
Köpeksiz sürüye (köye) kurt dalar (iner). Koruyucusuz
kalan yere veya ülkeye düşman girer, saldırır, ne var ne yok hepsini talan eder.
Eğer elinizdeki yeri ya da ülkeyi iyi koruyup gözetirseniz, düşman sizden uzak
durur ve kötü sonlarla karşılaşmazsınız.
Köprüyü geçinceye kadar ayıya
dayı derler. Kişi işini gördürünceye kadar yardım beklediği kimseye dil döker, onu över, ne kadar
kötü de olsa onu göklere çıkarır. Ancak işini gördürdükten sonra bu tavrı
birdenbire değişir. Karşısındaki kimse, sanki o övdüğü kimse değildir. Kuşkusuz
bu tavır iki yüzlü kimselerin tavrıdır ki namuslu insanlar bundan uzaktırlar.
Körler memleketinde şaşılar padişah olur. Bilgisiz,
anlayışsız, beceriksiz insanların bulunduğu bir yerde, çok az bilgi, anlayış ve
becerisi bulunan kişiler başa geçip yönetimi ele alırlar.
Körle
yatan şaşı kalkar (İtle yatan bitle kalkar). Değersiz, kötü, ahlâksız
kişilerle ilişki kurup arkadaşlık yapanlar ister istemez onlardan etkilenir ve
kötü huylar kaparlar. Çünkü insanı en çok etkileyen yakınında bulunduğu
insanlardır.
Kötü komşu insanı (adamı) hacet sahibi
eder. İnsanlar en çok birbirlerine yakın olan insanlarla yardımlaşırlar.
İnsanın yardımlaşacağı insanlardan biri de komşusudur. Eğer komşu kötü huylu
biri ise, kendisinden emanet olarak istenen bir şeyi vermez. Emanet isteyen de
geri çevrildiği için ihtiyaç duyduğu şeyi satın almak zorunda kalır. Böylelikle
o kötü komşu, insanı bir alet-eşya sahibi yapmış olur.
Kötülük her
kişinin kârı, iyilik er kişinin kârı. Bk. "İyiliğe iyilik her kişinin
kârı..."
Kötü söyleme eşine, ağu katar-aşına. Yakın ilişkide
bulunduğun kimselere (aile fertleri, komşu, arkadaş, mesai arkadaşları vs.) iyi
davran, onları incitip kırma. Eğer böyle yaparsan onlar da senin hakkında hiç
iyi düşünmezler, sana daha büyük kötülük yapma yoluna
giderler.
Kul azmayınca Hak yazmaz. Kişinin başına gelen
felâketler hep onun azgınlığı, sapkınlığı yüzündendir. Çünkü Yüce Allah hiçbir kuluna zulüm
yapmaz. Doğru yolda giden toplumlar selâmete ermişler, sapanlar ise felâketlerle
karşı karşıya kalmışlardır.
Kul hatasız (kusursuz) olmaz. Bk.
"Hatasız kul olmaz."
Kul sıkışmayınca Hızır yetişmez. Sıkıntıda
olan, dara düşen ve kendisine inanan insanları Yüce Allah darda koymaz. Onlara en
sıkışık anlarında yardım eder, yeter ki o kullar kötü yola sapmadan sabrederek
yollarına devam etsinler.
Kurda, "Neden boynun (ensen) kalın?"
demişler; "İşimi kendim görürüm de ondan" demiş. Kendi işini kendisi
gören, başkasına bırakıp yaptırmayan kişinin içi rahattır; çünkü işin bütün yükü
ve sorumluluğu ona aittir. Dolayısıyla hiç kaygılanıp üzülmez de, keyfine
bakar.
Kurt dumanlı havayı sever. Kötü niyetli kimseler
ortalıktaki karışıklıklardan yararlanma yoluna giderler. Çünkü o anda dikkatler
dağılmıştır, kimin ne yaptığı belli değildir. Dolayısıyla kendilerine engel olacak
kimselerin bulunmadığı bu ortamı sever ve bu ortamın oluşmasını istekle
beklerler.
Kurt kocayınca köpeklere maskara olur. Güçlü,
kuvvetli bir kurt ile köpekler kolay kolay başa çıkamazlar, ondan çekinip
korkarlar. Bunun gibi her bakımdan güçlü, kuvvetli iken herkesi korkutan,
tedirgin eden, yıldıran kişi, bu gücünü-kuvvetini kaybettikten sonra onun bunun,
aşağılık kimselerin eğlencesi ve oyuncağı hâline gelir.
Kurt tüyünü
(köyünü) değiştirir, huyunu değiştirmez. Kötü, zalim kimseler
kılık-kıyafetlerini, oturdukları ev ve yerlerini değiştirseler de huylarını
değiştirmezler; onların bu kötü yapıları devam edip gider.
Kuru lâf
karın doyurmaz. Anlamsız, yersiz, boş sözlerle bir iş yapılamaz. Bir işten olumlu sonuç
alınmak isteniyorsa, o konuda eylemde bulunmak, yararı dokunan davranışlar
göstermek gereklidir.
Kurunun yanında yaş da yanar. Bir düzeni
kurmak, huzuru sağlamak için girişilen bir eylem sırasında suç işlemiş kötülerin
yanı sıra, suçsuzların da cezalandırıldığı ve zarara uğratıldığı
görülür.
Kusursuz dost arayan dostsuz kalır. Eksiksiz,
noksansız kişi olmaz, hiç kimse mükemmel değildir. Bu sebeple kusursuz dost
aramak boşunadır. Arayan da dostsuz kalır. Dost bulmak istiyorsak, insanları
kusurları ile kabullenip sevmeliyiz.
Kuzguna yavrusu güzel (anka)
görünür. Bak. "Karga yavrusuna bakmış..."
Küçük suda büyük
balık olmaz. 1. Yetenekli, büyük kişiler küçük çevrelerde yetişse bile
barınıp kalamaz. Bu kişiler kendilerini besleyecek,
barındıracak ve olgunlaştıracak daha büyük çevrelere, kültür ortamlarına ihtiyaç
duyarlar. 2. Küçük kazançlar, küçük ortamlarda; büyük kazançlar da büyük
ortamlarda elde edilir. Sınırlı, küçük bir
ortamda yapılan işten bol kazanç sağlanamaz.
Kürkçünün kürkü
olmaz, börkçünün börkü. Başkalarının ihtiyaçlarını karşılayan bir meslek
dalında çalışıp çabalayan kişi, kendi ihtiyaçlarını ha bugün, ha yarın diyerek
ihmal eder ve savsaklar
|