Gafile kelâm, nafile kelâm. Çevresindeki gerçekleri görmeyen,
sezmeyen, bilgisiz, dalgın kimseye ne söylense kâr etmez. O, bildiği gibi
hareket eder. Dolayısıyla ona söylenecek her söz boşa gider.
Gammaz olmasa tilki pazarda
gezer. Gizli-saklı, kanunsuz yollarla çıkar sağlamayı iş edinen
kimseleri, söz getirip götüren kimselerin varlığı korkutur.
Dolayısıyla bunlar yakayı ele vereceklerinden çekinerek, herkesin içinde öyle
uluorta dolaşamazlar.
Garip kuşun yuvasını Allah yapar. Kimsesiz,
zavallı, yoksul ve güçsüz kişiye yüce Allah yardım eder. Hiç
ummadıkları bir yerden kendilerine yardım eli uzanır ve
darda kalmazlar. Yüce Allah onları korur, gözetir ve
mal sahibi yapar.
Gâvurun ekmeğini yiyen, gâvurun kılıcını
çalar. Kişi geçimini kimden sağlıyorsa, kimin hizmetinde ise, ne kadar
merhametsiz ve acımasız olursa olsun, ne kadar fikirleri uyuşmazsa uyuşmasın
onun yanında olur; onun istediklerini yerine getirir.
Gelene git
denilmez. 1. Kendiliğinden gelen güzel bir
şeyi, faydayı geri çevirmek doğru olan ve yakışık alan bir şey değildir. 2.
Gelenek ve göreneklerimize göre, kendiliğinden gelen konuğu kabul
etmeyip geri çevirmek doğru bir davranış olmaz.
Gelen gidene rahmet
okutur (Gelen gideni aratır). Bir işe veya göreve sonradan gelen, orada
daha önce çalışandan daha başarısız ve geçimsiz olabilir. Dolayısıyla
beğenmediğimiz o eskiyi bize aratır ve "keşke o gitmeseydi, o çok iyiydi"
dedirttiği olur.
Gemisini kurtaran kaptan. Tehlikeli, güç bir
duruma düşüp de ortalık iyice karışınca kimileri kendi başlarının çaresine
bakarlar. Bunlar ne yapıp yapıp kurtulur ve iyi sonuca
ulaşırlar.
Gençliğin kıymeti ihtiyarlıkta bilinir
(anlaşılır). İnsanın gençliği göz açıp kapayıncaya kadardır. Ne olup
bittiği pek anlaşılamadan geçip gider. İnsan ihtiyarlayınca şöyle düşünür,
yapılacak pek çok şeyin varolduğunu fark eder. Ancak iş işten de geçmiştir.
Çünkü bunları yapacak ne gücü ne de zamanı vardır. İşte o an, gençliğin ve
gençlik günlerinin ne denli kıymetli olduğunu anlar.
Gençlikte para
kazan (taş taşı), kocalıkta kur kazan (ye aşı). Gençlik, insanın en
verimli çağıdır. Güç ve enerji doludur. İnsan işte bu dönemde çalışıp para
biriktirmeli, mal-mülk sahibi olmalıdır. Çünkü ihtiyarlayıp gücünü yitirdiği,
çalışamadığı dönemde ona ihtiyaç duyacaktır. Elinde olduğu için de rahat
yaşayacak ve sıkıntı çekmeden gün geçirecektir.
Gidilmeyen yer senin değildir
(olmaz). Ulaşıp yanına varamadığımız, kendisinden yararlanamadığımız yer
bizim olsa ne olur? Bizim dediğimiz yer, elimizde bizzat tutup kendisinden
yararlandığımız yer olmalıdır.
Gidip de gelmemek, gelip de görmemek
(bulmamak) var. Bulunduğu yerden uzaklara gidecek kimsenin geri
dönmemesi, döndüğünde de bıraktıklarını bulamaması mümkündür. Bu sebeple yola
çıkacak kişi bunu düşünmeli ve yakınları ile helâllaşmalıdır.
Göğe
direk, denize kapak olmaz. Öyle işler vardır ki, insanın gücünü ve
imkânlarını aşar; gerçekleştirilmesi mümkün değildir. Dolayısıyla bu tür işlerle
uğraşmak, bu yolda hayallere kapılmak boşunadır.
Gönlün yazı var, kışı var. Hayat inişli çıkışlıdır. Hayatın bu
durumu insanı etkiler. Dolayısıyla insanın bir günü diğerine uymaz. İnsan bazen
iyimser, neşeli, umutlu ve mutluluk doludur; bazen de kötümser, üzgün, neşesiz,
mutsuz ve bezgindir.
Gönül bir sırça saraydır, kırılırsa
yapılmaz. Gönül; sevgi, istek, düşünüş, anma ve hatır gibi kalpte var
sayılan duygu kaynağıdır. Bu kaynak insanı yeterince nazik ve içli kılar.
Dolayısıyla kaba ve sert hareketler karşısında fazla dayanamaz, çabucak incinip
kırılır ve gücenir. Kırılan bir gönlü kolay kolay onarmak ve eski hâline
getirmek de oldukça güçtür. Öyleyse etrafımızdaki insanlarla olan
ilişkilerimizde dikkatli olmalı, gönül kırmaktan
kaçınmalıyız.
Gönülden gönüle (kalpten kalbe) yol vardır. (Kalp kalbe
karşıdır). İnsanları bir araya getiren huy, zevk, alışkanlık, fikir ve
inanç birliğidir. Dolayısıyla bu insanların gönüllerinde de bir duygu birliği
vardır. Biri öteki için ne düşünüyor ve ne hissediyorsa, ötekide beriki için
benzer şeyi düşünür ve hisseder.
Gönül ferman dinlemez. Ne
denli engel, ne denli yasak konursa konsun gönül sevdiğinden asla vazgeçmez.
Çünkü insanın gönlüne söz geçirmesi oldukça zordur.
Gönülsüz
namaz göğe (göklere) ağmaz (Gönülsüz davara giden köpekten hayır
gelmez). İçten gelen bir istekle kılınmayan namazın kabul olunacağı her
zaman şüphe götürür. Benzer şekilde içten gelen bir heves ve şevkle yapılmayan
işten de hayır gelmez. İnsanlara zor kullanarak yaptırılan işlerden verim
alınamaz. Verim ancak sevilerek, zevk alınarak yapılan, işlerden
umulabilinir.
Gönülsüz yenen aş, ya karın ağrıtır, ya
baş. İstenmeden, zorla yenen yemek insana nasıl dokunup zarar verirse
(sindirim sistemini bozma, bulantı ve kusma yapma), zorla ve istenmeden yapılan
iş de benzer bir şekilde kötü ve hayırsız bir sonuç verir.
Gön yufka
yerinden delinir. (İp inceldiği yerden kopar). Hemen her iş, olay, durum
ve konunun zayıf ve çürük bir yanı vardır. Bu yanın bilinmesi, dayanma ya da
çökmede oldukça önemlidir. Düşman bu zayıf noktayı bulup yararlanmasını bilirse
yenilgiyi kolay tattırır. Benzer şekilde bir zayıf noktasını bulup
sağlamlaştıranlar, düşmanlarının zafer yolunu kapatmış ve güçlerini artırmış
olurlar.
Görenedir görene, köre nedir köre ne? Bir şeye karşı
takınılacak sağlıklı tavır, onu görmeye ve anlamını kavramaya bağlıdır.
Görmesini bilmeyen, yeterli bir kavrayışa da ulaşamaz. Dolayısıyla onun için
hiçbir şeyin anlamı olamaz.
Gören gözün hakkı
vardır. Kendisinden faydalanılan, elde de yeterince bulunan, başkalarında
bulunmayan yiyecek ya da imrenilecek bir şeyden gören kimselere de mümkünse
vermek gerekir. Çünkü göz görünce gönülde o şeyi arzu
eder.
Görünen köy kılavuz istemez. Apaçık ortaya çıkan
belli gerçekler karşısında duraksamak, ayrıcı bir açıklama yapmaya kalkışmak
yersizdir.
Gözden ırak olan, gönülden de ırak olur. Ayrı
düşenlerin arasındaki sevgi de zamanla azalır. Çünkü insan, sevdiği kimseyle
sıkça görüşüp sevgisini ve muhabbetini tazeleme imkânı bulamaz. Dolayısıyla ilgi
bağı kopar, yavaş yavaş da o kimseyi unutur.
Göz görmeyince gönül
katlanır. Yakınımızda bulunmayanların özlemine, acısına daha kolay
dayanabiliriz. Çünkü bizden uzakta yaşayan sevdiğimiz bir kimseyle istesek de
ilgilenemeyiz. Dolayısıyla görüşmekten umudumuzu keser ve ayrılığa katlanırız.
Ama yakınımızda bulunan ve her gün gördüğümüz kimseyle ilgilenmeden edemeyiz.
Onun her zaman gördüğümüz acısına da tahammül edip katlanmamız oldukça
güçtür.
Gözü tanede olan kuşun ayağı tuzaktan kurtulamaz. Gözü
bir türlü doymayan, sürekli çıkarını düşünen, onun peşinde koşan ve bu uğurda
her türlü işe kalkışan kimse, yakasını tehlikelerden kurtaramaz; başına türlü
belâlar gelir.
Gülme komşuna, gelir başına. Birinin başına
gelen kötü bir durum, gün olur senin de başına gelir. Başına gelen felâkete
başkalarının gülmesi seni nasıl incitirse, senin başkalarının kötü hâline gülmen
de onları incitir. O hâlde birilerinin başına gelen kötü durumdan ötürü, onlarla
sakın alay etme.
Gülü seven dikenine katlanır. Seven kişi,
sevdiği kimse veya sevdiği iş yüzünden başına gelecek sıkıntılara ses çıkarmadan
katlanır. Bilir ki, sevdiğini elde etmek için birçok güçlüğe göğüs germek,
fedakârlıkta bulunmak zorundadır. |